Bitcoin’in (BTC) fiyatı yaklaşık iki yıl önce tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştıktan sonra keskin bir satış dönemine girdi. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda, BTC’nin boğa sezonunun önceki zirve seviyesinin altına düşerek 15.500 dolar aralığına gerilediğine tanık olduk. Geçen yıl içinde BTC değerini ikiye katlayarak yükselmeye devam ediyor. Peki, kripto para boğa sezonu başladı mı?
Tarihsel verilere göre dört yıllık döngüler ve her 210.000 blokta bir gerçekleşen yarılanma olayı kripto paralar için hayati önem taşır. Bu yarılanma, BTC fiyatında önemli hareketler tetikler. NiceHash’e göre, bir sonraki Bitcoin yarılanması 157 gün içinde gerçekleşecek. Bu da önemli ve istikrarlı rallilerin yaşanacağı boğa sezonunun çok yakın olduğu anlamına geliyor.
Diğer bir gösterge olarak, Glassnode’un son verilerine göre, balinalar aktif bir şekilde birikim yapmaya devam ediyor. Daha küçük miktarlarda fonlara sahip yatırımcılar da aynı şekilde hareket ediyor. Örneğin, 10 BTC’den az tutan cüzdanlar, geçen ay 3.1 milyar dolar değerinde 191.600 BTC biriktirdi.
Üçüncü önemli kanıt, BlackRock gibi trilyon dolarlık devlerin spot Bitcoin ETF’leri başlatmak için yarış içinde olmasıdır. Bu yarışın gelecek yılın ilk çeyreğinden önce sonuçlanması bekleniyor. Yaklaşan yarılanma, yatırımcı gruplarının birikime dönüşü ve ETF üçlüsü, gelecek yılın gerçek bir boğa sezonu için hazırlandığını gösteriyor.
Son olarak, 6 Kasım’da Bitcoin Korku ve Açgözlülük Endeksi 100 üzerinden 74’e ulaşarak yatırımcılar için rekor bir seviyeye çıktı. Bu kadar zorlu satış dönemlerinden sonra risk iştahının bu derece artış göstermesi, boğa sezonunun başlamak üzere olduğunun dördüncü kanıtıdır.
Özetle, dört güçlü sinyal, kripto para boğa sezonunun başladığını veya başlamak üzere olduğunu gösteriyor. Ancak, ETF başvuruları reddedilirse, ABD geniş kapsamlı kripto para yasakları uygularsa, Fed faiz oranlarını %7’ye çıkarmak niyetini gösterirse ve küresel enflasyon yükselmeye devam ederse, yukarıda bahsedilen dört boğa sinyali tersine dönebilir. BTC’nin hala çok yeni olduğu ve tarihsel verilerin böyle zorlu bir ortamda ilk defa test edildiği unutulmamalıdır.