Merkeziyetsiz finans protokolü Aave, net mevduatlarında büyük bir sıçrama yaparak tarihi bir seviyeye ulaştı. Platformun toplam mevduatları, yalnızca bir ay içinde %50 artışla 31.4 milyar dolara yükseldi. Bu büyüme oranı, Aave’ı sektördeki rakiplerinden ayırırken, ABD’deki birçok ticari bankanın mevduat hacmini de gölgede bıraktı. Kasım ayı başında 20.9 milyar dolarlık kayda değer bir düzeyde bulunan mevduatlar, kısa sürede etkileyici bir ivme kazandı.
Net Mevduatlarda Çarpıcı Artış
Son bir ayda Aave’nin net mevduatları 10.4 milyar dolar artış gösterdi. Platformun sunduğu borç alma ve verme gibi hizmetlere olan kullanıcı talebi hızla arttı. Aave Chan Initiative’in kurucusu Marc Zeller, bu büyümenin kredi protokollerindeki toplam büyüklüğe eşdeğer olduğunu belirtti. Bu gelişme, Aave’ın sektördeki lider pozisyonunu daha da güçlendirdi.
Aave’nin yerel tokenı AAVE de bu büyümeyle değer kazandı. Token, son 24 saat içinde %14 ve son bir ayda %69 oranında artış gösterdi. Şu an 234 dolardan işlem gören AAVE’nin piyasa değeri 3.5 milyar dolara ulaştı. Bu verilere göre, hem yatırımcılar hem de kullanıcılar Aave ekosistemine yoğun ilgi gösteriyor.
Yönetim Modelinde Yenilikler
Aave topluluğu, yönetim yapısında önemli değişiklikleri tartışmayı sürdürüyor. Gelirlerin token sahiplerine ödül olarak dağıtılmasını öneren teklif, topluluktan destek alırken, detaylı değerlendirme sürecinden geçiyor. Bu değişiklik, zincir üzerinde yapılacak oylamalarla resmileştirilebilir ve Aave’nin mevcut yönetim modeline yeni bir boyut kazandırabilir.
Aave’nin kurucusu Stani Kulechov, platformun büyüme hızına dikkat çekerek, merkeziyetsiz finans dünyasında önemli bir konuma ulaşıldığını vurguladı. Mevduat seviyelerindeki ve token fiyatlarındaki yükselişin yanında yönetimsel yenilikler de protokolün önemini artırıyor.
Aave’nin toplamda ulaştığı 31.4 milyar dolarlık mevduat, yalnızca bir başarı göstergesi değil, aynı zamanda platformun merkeziyetsiz finans alanındaki sağlam temellerini ve pazar üzerindeki etkisini bir kez daha doğruluyor. Token değerindeki pozitif hareketler ve yönetim reformları, protokolün geleceğe yönelik güçlü bir konumda olduğunu ortaya koyuyor.