Mayıs ayındaki Bitcoin madencilik ödül yarılanmasından önce açıklamalar yapan bazı isimler Bitcoin’in (BTC) bir ölüm sarmalına gireceğini ifade ediyordu. Yani ödül yarılanması sebebiyle madencilerin kazançları düşecek ve madenciler bir bir faaliyetlerini sonlandıracaktı. Böylece bir “ölüm sarmalı” oluşacak ve Bitcoin deyim yerindeyse “yok olacak”tı.
Bu teoriye göre Sonuç olarak, ağ hashrate’i azalacak ve blok süresi artacak, bu da madenci gelirinin daha da azaldığı ve daha fazla madencinin ağ dışında kaldığı anlamına geliyor. Bu döngünün Bitcoin (BTC) madenciliği yapacak kimse kalmayana kadar devam edeceği iddia ediliyordu.
Tahminler Tuttu Mu?
20 Eylül’de Bitcoin tarihindeki en büyük yukarı yönlü zorluk ayarlamalarından birini yaşadı. Bu, yarılanmadan bu yana yaşanan ikinci yukarı yönlü zorluk ayarlaması olarak kayıtlara geçti. Bu durum, “Acaba kıyamet senaryoları yazanlar haklı mı?” sorusunu akıllara getirdi.
Aslında bu sorunun doğru bir şekilde yanıtlanabilmesi için öncelikle zorluk ayarlamalarını neyin tetiklediğinin doğru bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Tüm Bitcoin madencileri bir sonraki bloğu çözmek için rekabet içinde bulunuyor. Ağ ne kadar çok güç kullanırsa bu sonuca ulaşmak o kadar hızlı oluyor. Satoshi Nakamoto, üretim hızının blok başına 10 dakikalık bir aralıkta kalmasını sağlamak için protokole yaklaşık iki haftada bir zorluk seviyesini ayarlayan bir özellik yerleştirdi. Bu süre zarfında eğer bloklar arasındaki süre 10 dakikanın altına düşerse zorluk yukarı doğru ayarlanıyor. Bloklar arasındaki süre 10 dakikanın üzerine çıkarsa da bunun tersi gerçekleşiyor.
Yukarı yönlü son zorluk ayarlamalarının hash gücündeki muazzam artışın bir sonucu olarak gelmesi “ölüm sarmalı” beklentilerinin yersiz olduğunu ortaya çıkardı. Çünkü bu durum ölüm sarmalı senaryosunu desteklemek yerine Bitcoin ağının sağlıklı bir şekilde ilerlediğini gösteriyor.